Nefret ve spor, sıkı dost.
Spor'un hangi dalı olursa olsun nefret içinizden çıkmıyorsa bilardo oynasanız yine kavga edersiniz.
İki kişi düşünün bir birini çok seven, dostluğu arkadaşlığı baki kalan ve bunun bozulmayacağını yıllarca söyleyip kavga eden.
Galatasaray ve Fenerbahçe tam o noktada.
Önceden hep şunu savunurdum. "Tüm Galatasaray ve Fenerbahçe maçları seyircili oynansın"
Şimdi aksini düşünüyorum. Düşmanlığın, saygısızlığın ne Voleybolu, ne basketi ne de futbolu varmış.
Düşmanlık ve nefret hangi dalda olursa olsun birileri tarafından taraftara aşılanıyor. Bazen maçı anlatan spiker, bazen ortamı yumuşatması gereken yönetici, bazen de sahada mücadele eden sporcu baş aktörde.
Peki figüran kim?
Ben ve bu yazıyı okuyan sen!
Cumartesi günü oynanan Fenerbahçe Galatasaray bayan basketbol maçı bana göre şu yaşıma kadar izlediğim en iğrenç maçtı. Belki de psikolojim o maçı kaldıracak seviye de değildi. Kim bilir ondan sinirlendim. Tam o dakikalarda Beşiktaş Galatasaray maçının tehir edilmesi bunda etkili olmuş olabilir.
Yazıya nefret ile başladık ama kimden nefret ettiğimizi yazmadık. Sahadaki maçı bir kenara bırakın ve maçı anlatan ve yorumlayan kişilere bakın. Onlar için çok fazla konuşmayacağım.
Görüntüler bunu net anlatıyor zaten. 19.50'nci saniyeden sonrasını izlerseniz nefretin hangi boyutlarda olduğuna şahit olabilirsiniz. Kanalın Fbtv olması dahi böyle bir tutumun gerekçesi olamaz. Özellikle Batur abi diye bilinen o şahsın yaşına bu tutum yakışmadı. Maçı anlatan Kıvanç Özkök'den hiç bahsetmeyeceğim. Abisinin yolunda ilerliyor.
Lütfen benim nefretimi eleştirmeyin ben de abilerimden böyle öğreniyorum. Ama benim abilerim "maçın 9.dakikada satıldığını, hakemin basketbolu bilmediğini " hiç söylemedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder